Kur’an’da Hangi Namaz Vakitleri Var? Bir Sabahın Hikayesi
O İlk Sabah Namazı
Kayseri’nin sabahları farklıdır. Hava soğuk ama temiz, sokaklar sakin ama bir o kadar da canlıdır. Geçen hafta sabah namazına kalkmak için alarmımı kurmuştum. Yine, gecenin derinliğinden sabahın ilk ışıklarına kadar geçen zamanı, uykusuz ve hayal kırıklığı içinde geçirmiştim. O kadar zorlanmıştım ki, bir an sabah namazını kılmayı düşünmeden uykuya dalmayı tercih ettim. Ama içimde bir şey vardı, bir huzursuzluk. O kadar çok uyandım ki, hem bedenen hem de ruhsal olarak yorgundum. Ve o an, bu sabahı farklı kılmaya karar verdim.
Kur’an’a göre sabah namazı, güne başlamak için en kutsal anlardan biridir. Hem bir fiziksel hem de ruhsal hazırlık. O anları bir anlamda “ilk ışık” gibi düşündüm. İşte tam o noktada, sabah namazının içindeki huzur da beni içine çekti. O an, sabah namazının bir yaşam biçimi olduğu gerçeğiyle yüzleştim. Sabah, güne başlamak demek, içsel bir temizlik ve huzur demekti. Ve içimden bir şey, “Bu gün farklı olacak,” diyordu.
Öğleye Doğru: Rutinler ve Kırılmalar
İşyerine giderken, her zaman olduğu gibi sabahki namazdan kalakalmış bir huzurla yolda yürüyordum. Ama bir yandan da düşünceli ve biraz kaybolmuş hissediyordum. İşler bazen çok hızla birikiyor, işler birbirini takip ediyor ve bu kaosun içinde namaz vakitlerinin düzeni bana bir tür rehber gibi geliyordu. Kur’an’da öğle namazının vaktinin, “güneşin en tepeye geldiği” zamanla başlaması gerektiği anlatılır.
İş yerinde öğleye doğru, hafif bir baş ağrısıyla oturuyordum. Bir anda içerisi kararmış gibi hissettim. Hızlıca bir çay alıp dışarı çıkmak istedim. O an, öğle namazının saatinin gelmiş olduğunu fark ettim. O güne kadar aldığım tüm kararların, zamanın geçişine karışmış, birbirine sokulmuş düşüncelerden ibaret olduğunu düşündüm. Ama işte, öğle vakti ve namaz, bana o an bir nefes aldıran bir mola gibi geldi. Yavaşça camdan dışarı bakıp, namazın bir tür teslimiyet olduğunu düşündüm. O teslimiyet, bir anlamda hayatın ne kadar belirsiz olduğunu kabul etmekti.
Sürekli bir şeyler yapmak, elde etmeye çalışmak… Bütün bunlar insanı bir noktada yoruyor. Öğle vakti, tam da o noktada, bir “dönüşüm” gibi hissettirdi bana. Sabırla, içsel bir huzurla namazı eda ettikten sonra, kafamda gereksiz her şeyin, yüklerin, kaygıların azaldığını hissettim.
Akşam Namazı: Günün Yorgunluğunda Bir Aydınlık
Akşam oldu. Bugün gün boyu yaptığım işler, düşündüğüm şeyler beni gerçekten yordu. Ama bir o kadar da şükreder gibi bir his vardı içimde. Akşam namazı vaktine yaklaşıyordum. Akşam namazı, Kur’an’da “gün batımına yakın” vakitte kılınır. İşte o an, günün son ışıkları, akşam güneşi… Bütün günün telaşından sonra, akşam namazı beni sadece dinlendiren değil, aynı zamanda hayatı yeniden anlamlandıran bir fırsat sundu. Namazın bitiminde, bir boşlukta gibi hissettim. Hem yorgundum, hem de neşeliydim. İçimdeki karışıklık bir anda yok oldu. Bu rahatlama, o anı özlediğimi fark ettiğim bir şeydi.
O akşam, Kayseri’nin sokaklarında yürürken, etrafımda geçip giden insanların yüzlerine bakarak bir huzur buldum. Namaz, bir anda dünyadan uzaklaştırıyordu ama bir o kadar da dünyaya yakınlaştırıyordu. Akşam namazını kıldığımda, biraz dağınık olan iç dünyam tekrar toparlanmış gibi hissettim. O yüzden akşam namazı bana hep bir umut kaynağı gibi gelir; günün bitiminde bir son, bir kapanış değil, daha çok yeni bir başlangıç.
Yatsı Namazı: Bir Günün Sonunda
Gün sona ererken, yatak odamda, yatsı namazı vakti geldiğinde, yatmaya hazırlık düşünceleriyle iç içe, yorgun ama huzurlu bir şekilde namazımı kıldım. Kur’an’da yatsı namazının vakti, gecenin kararmasıyla başlar. O an, gerçekten bir bitişin değil, bir geçişin habercisi gibi geldi bana. O geçiş, tıpkı geceyi gündüze bağlayan bir köprüydü. Yatsı, uyumadan önce bir veda gibi değil, tüm ruhun dinlenmeye geçmesi gibiydi. Ve o huzurlu bekleyiş, bana bir günün nasıl sona erdiğini anlatıyordu.
İstanbul’daki hayatın her kaosunda kaybolmuşken, Kayseri’deki bu sade, düzenli hayat, sabahları, öğleleri, akşamları ve yatsılarıyla bir anlam kazandı. Gündüz ve gece arasındaki geçişi görmek, sanki hep bir farkındalık, bir huzur, bir özlemdi.
Sonuç: Namaz, Bir Hayat Ritmi
Kur’an’da hangi namaz vakitlerinin olduğunu hep ezberledim, ama her vakitte farklı bir anlam aradım. Sabah, öğle, akşam ve yatsı… Her biri ayrı bir duygu, bir anlatıydı. Günün her vakti, benim içsel bir yolculuğum gibi oldu. O sabah, uyandığımda ve gün batarken, aradığım şeyin sadece bir huzur değil, aslında bir ritim olduğunu fark ettim. Ve o ritim, bana hayatın her anını daha değerli kıldı. Bu yazıda, o ritme olan yolculuğumu paylaştım. Namaz vakitleri, hayatın her anına dokunan birer “kılavuz” gibi.